Değerli dostlar,
İnsanlığın gelişimine baktığımızda hayranlık duymamak elde değil. İlk insanlardan bugüne ne kadar aşama kaydetmişiz. Sürekli öğrenen kendisini geliştiren insan tüm Dünya'nın hakimi durumunda.
Aristo, Dünya'nın hareketsiz olduğunu, Güneş'in, Ay'ın ve gezegenlerin Dünya'nın etrafında, dairesel bir yörüngede döndüklerini düşünüyordu. M.S. 2. yüzyılda bir başka Yunanlı Ptolemaios, Dünya'nın dönüp duran sekiz küreyle kuşatıldığına inanıyordu. Her küre tıpkı iç içe geçen Rus oyuncak bebekleri gibi, bir öncekinden büyüktü. Dünya kürelerin merkezindeydi.
MS 1514 yılında Kopernik, ise farklı bir model ileri sürdü. Kopernik, Kilise'nin baskısından çekindiği için modelini de isimsiz olarak yayınlamıştı. Bu modele göre göksel cisimlerin tümünün Dünya'nın etrafında dönmesi gerekmiyordu. Aslında o, Güneş'in Güneş sisteminin merkezinde sabit durduğunu, Dünya'nın ve diğer gezegenlerin dairesel yörüngelerinde Güneş'in etrafında döndüğünü düşünüyordu. Ancak, Kopernik'in modelinin kabul görmesi için bir yüzyıla yakın zaman geçmesi gerekecekti. Kopernik'in teoremini, iki astronom Alman Johannes Kepler ve İtalyan Galileo açıkça savundular.
1609 yılında Galileo, icadı çok yeni olan bir teleskopla gece gökyüzünü gözlemlemeye başladı. Jüpiter gezegenine baktığında, çevresinde dönen birkaç uyduyu gördü. Bu da herşeyin doğrudan Dünya'nın çevresinde dönmediğini, Aristo'nun ve Ptolemaios'un düşündüğü gibi olmadığını gösteriyordu. Bu sırada Kepler, gezegenlerin izlediği yörüngelerin daire değil, elips biçiminde olduğunu öne sürerek Kopernik'in kuramını geliştiriyordu.
Evren hakkındaki gelişmeleri size yazılarımda anlatmaya devam edeceğim. Kepler'den sonra neler olduğunu merak ediyorsanız, sonraki yazılarımda ileriki yüzyıllarda neler olduğunu şaşırarak göreceksiniz. Bugünlük bu kadar,
Mutlu günler diliyorum,
Saygılarımla,
Ufuk Saygın
Yorumlar
Yorum Gönder