Değerli dostlar,
Tarih çok önemli bir bilim dalı,
doğru yorumlanırsa aslında gelecekle ilgili çok büyük ipuçları veriyor. 500 yıl
geriye gittiğimizde Dünya’nın doğusunda Çin uygarlığını görüyoruz. Çinlilerin
öncülük ettiği, icatlar ve buluşların rakibi yoktur: Kağıt, matbaa, barut,
pusula vb.. Çin’in bilim insanları gezegen üzerindeki en iyilerdi.
Güneyde Osmanlı imparatorluğu vardı,
Avrupa’yı tümden istila etmesine ramak kalmıştı. İstanbul, o dönem sanat ve
bilimin merkezi idi. Diğer tarafta ise, Avrupa ülkeleri vardı, cadı
mahkemeleriyle ve dini Engizisyon ile kıvranıyordu. Avrupa devletleri sürekli
birbirleriyle savaş halinde idiler.
Peki sonra ne oldu? Büyük Çin ve
Osmanlı imparatorluklarının her ikisi de 500 yıllık bir bilimsel durgunluk
çağına girdiler. Avrupa ise, bilim ve teknolojiyi, benzeri görülmemiş bir
şekilde kucaklamaya başladı.
Avrupa’da derebeylik sistemi çökmeye
başlamış, tüccar sınıfı ortaya çıkmış ve Rönesans’ın coşkulu rüzgarları esmeye
başlamıştı. Fizikçiler, bu büyük dönüşüme, evrene hükmeden 4 temel kuvvetin
merceğinden bakarlar. Bunlar, makineler, roketler, bombalardan, yıldızlar ve
evrenin kendisine kadar, etrafımızdaki herşeyi açıklayan temel kuvvetlerdir.
İlk kuvvet bizi yere demirlemiş,
orada tutan, Güneş’in patlamasını engelleyen ve Güneş sistemini bir arada tutan
Kütle çekim kuvvetidir. İkincisi, şehirlerimizi aydınlatan, dinamolarımızı ve
motorlarımızı harekete geçiren, lazerlerimize ve bilgisayarlarımıza güç veren
elektromanyetik kuvvettir. Üçüncü ve dördüncü kuvvetler ise, atomun çekirdeğini
bir arada tutan, göklerdeki yıldızları parlatan ve Güneş’imizin ortasındaki
nükleer yangını yaratan, zayıf ve güçlü nükleer kuvvettir. Dört kuvvetin
sırları hep Avrupa’da çözülmüştür.
Ne oldu sorusunun cevabı çok
açıktır. Bilim ve teknoloji refahın ve egemenliğin motorlarıdır. Bilim ve
teknolojiye egemen olan ve onu doğru kullanan medeniyetler gelecekte de
Dünya’nın hakimi olmaya devam edecekler.
İyi haftalar diliyorum,
Saygılarımla,
Ufuk Saygın
AQUA Danışmanlık
Yorumlar
Yorum Gönder