Değerli dostlar,
Bugün artık ülkeler sahip oldukları
markalarla zenginleşiyorlar. Bizim ülkemize baktığımızda ise maalesef dünyaya
malolmuş markalarımız yok denecek kadar az. Sahip olduklarımız ise çok fazla
arge gerektirmeyen hazır giyim gibi sektörlerde olan firmalarımızdır.
Ülkemizdeki firmalar ağırlıklı
olarak arge yapmayan genellikle yurt dışında argesi yapılmış ürünleri üreten
firmalardan oluşmaktadır. Bu tabiki marka olmanın önündeki en büyük engeldir.
Bugün dünya üzerindeki en gelişmiş ülkelere baktığımızda bu seviyeye hep global
markaları sayesinde geldiklerini görürsünüz.
Örnek vermek gerekirse, Amerika
Birleşik Devletlerine bakarsak, aklımıza Ford gelir, Apple gelir, Amazon gelir
bu firmalar hep o ülkelerin zenginleşmesine refahının artmasına katkıda bulunan
işletmelerdir. Bu sebeple, işletmelerimiz marka olmak için çaba
göstermelidirler. Bu sadece, sanayi içinde geçerli değildir. Örneğin, zeytin
dediğiniz zaman ilk akla dünyada İtalya gelir. Peynir dediğiniz zaman Hollanda
gelir. İtalya’nın ihraç ettiği zeytinlerinin büyük bir kısmı bizden yani
ülkemizden İtalya’ya ihraç edilen zeytinlerdir. Düşünsenize, burada köylünün üç
kuruşa ihraç ettiği zeytini, İtalya üzerine binlerce dolar koyarak satmaktadır.
Parayı kazanan marka sahibi olmaktadır. Hatta, muhtemelen o zeytin ülkemize
İtalya zeytini diye gelip çok daha pahalı bir fiyata satılmaktadır. Aynı durum
çoğu tekstil işletmesinde de yıllarca geçerli olmuştur. Avrupa’daki moda
markalarına fason iş yapan çoğu tekstil işletmesi tüm üretimin yükünü çekip çok
düşük miktarlarda kar ederken, sadece markası sebebiyle, buradaki iş gücünü
kullanıp çok yüksek karlar eden firmalar bulunmaktadır.
Peki ne yapılmalıdır? Mutlaka
markalaşmak gerekmektedir. Bunun için de ciddi pazarlama faaliyetine ihtiyaç
duyulmaktadır. Pazarlama da bir bilimdir. Çeşitli alt kollardan oluşmaktadır.
İşletmelerimiz, bu konuda çalışmalı ve kendi markalarını dünyaya kabul ettirmelidir.
İyi haftalar,
Saygılarımla,
Ufuk Saygın
AQUA Danışmanlık
Yorumlar
Yorum Gönder