Değerli dostlar,
2020 nin sonuna doğru geliyoruz.
Gerçekten de insanlığın hiçte iyi hatırlamadığı bir yıl olarak tarihe geçti
2020 yılı. Pandemi, depremler, ekonomik sıkıntılar Dünya’yı ciddi biçimde
zorladı. Umarım 2021 yılı tüm İnsanlık için daha güzel bir yıl olur. Özellikle,
İstanbul için 1999 yılından sonra beklenen deprem felaketi yine konuşulmaya
başlandı. Depremler hep korkutmuştur bizi. İstanbul en son 1894 yılında büyük
bir deprem atlatmıştır, daha öncesinde de 1509 yılında büyük bir deprem
hadisesi yaşanmıştır İstanbul’da, o dönemde çoğu tarihi eser ve bina
yıkılmıştır.
Bu şekilde düşündüğümüzde hep
depremleri kötü hatırlarız. Başka bir yönüyle baktığımızda da depremlerin olma
sebebine ihtiyacımız olduğu gerçeği ile karşılaşırız. Dünya’mız çekirdeğinin halen
erimiş halde olması katılaşmaması sebebiyle, halen manyetik alanı vardır. Tam
da bu nedenle depremler oluşmaktadır. Ancak, bu manyetik alanın olması
sebebiyle, zararlı Güneş ışınları, alevler ve meteor bombardımanından
Dünya’mızı koruyoruz. Manyetik alanın olmadığı durumda, atmosferimiz, Güneş
rüzgarları tarafından etrafa savrularak yok olur. Bu da, atmosfer basıncını
düşürüp, okyanusları buharlaştırıp, yaşam kaynağımız suyu bulmamız imkan
vermez.
Dünya’mızın çekirdeğinin erimiş
halde olması, hem manyetik alanı oluşturur, hem de tektonik hareketleri
oluşturması sebebiyle, karbondioksitin yeniden yüzeye çıkmasını sağlar. Bu da
atmosferimizdeki karbondioksit düzeyinin istenen seviyede olmasına sebep olur.
Karbondioksit seviyesinin aşırı düşmesi, atmosferimizin soğumasına ve tersine
sera etkisiyle gezegenimizi donma haline getirebilir.
Dünya’mızın çekirdeği uranyum ve
toryum gibi yarı ömürleri milyarlarca yıl olan son derece yüksek radyoaktif
minerallere sahiptir. Bu sebeple, örneğin Mars gibi çabuk soğumamış ve böylece
yaşama olanak sağlamıştır. Mars, Dünya’mızın aksine eriyik halde çekirdeğe
sahip değildir, bu sebeple manyetik alan oluşturamaz bu da, atmosfer oluşumuna
engel teşkil eder. Milyarlarca yıl boyunca, meteor çarpmalarından manyetik
alanı olmaması sebebiyle kendini koruyamamış, önce atmosferini kaybetmiş,
arkasından su havzaları buharlaşarak yok olmuş, arkasından da derin bir
soğumaya maruz kalmış ve yaşam oluşamamıştır.
Şimdi, insanoğlu Mars’ta yeni bir
Dünya oluşturmaya çalışıyor. Önümüzdeki yıllar bakalım ne gösterecek, öncelikle
Mars’ı ısıtıp, donmuş karbondioksitin atmosfer yaratması gerekiyor. Belki
birkaç yüzyıl içinde insanoğlu bunu başarabilir.
İyi haftalar diliyorum,
Saygılarımla,
Ufuk Saygın
Yorumlar
Yorum Gönder