Değerli dostlar,
Yine size başarılı iş
modellerinden örnekler vereceğim. Daha önceki yazılarımda size değer
kavramından bahsetmiştim. Değer kavramının ticari faaliyet bakımından ifade
ettiği anlam artık iyiden iyiye değişmiştir. Değer yaratmanın esası, müşterilerin
harekete geçmesini sağlayan ürün, hizmet veya sunumun değer yaratıcı ticari sistemin
tümünü kavrama ve çalışmasını sağlama yeteneğidir. Daha çok değer yaratmak
demek, daha çok faaliyeti, müşteriler ve tedarikçilerle harakete geçirmek
demektir.
Buna en iyi örneklerden birisi,
IKEA örneğidir. Daha önceki yazılarıma bakarsanız, IKEA’nın nasıl değer
yarattığını görebilirsiniz. Burada temel amaç, tedarikçileri, tasarımcıları,
üretimcileri, dağıtım kanallarını ve müşterileri ortak bir kazanç çerçevesinde
birleştirmektir. Kazanmak için şirketler oyun planını belirlemeli, oyuncuların
rollerini belirlemeli, eğitmeli ve nihai müşteriyi başarının veya
başarısızlığın belirleyicisi yapmalıdır. Kazanmaya devam etmek için bu oyunu
sürekli oynamalı, müşteriyi sürekli oyunun içinde tutmalı ve müşterileri ile
iletişim halinde olmalıdır.
Şirketler sadece sundukları ürün
veya hizmet ile değil, müşteri ve tedarikçilerini daha akıllı yaptıklarında
değer yaratırlar. Bunu başarabilmek için şirketler sürekli yetkinliklerini
gözden geçirmeli, yeniden tasarlamalı, değer yaratan sistemlerini sürekli
güncel ve gelişmelere hassas, çabuk tepki verecek şekilde tutmaları gerekir. Değerin
yeni tanımında, yetkinliklerle müşteriler arasındaki bu ilişki bazı şirketlerin
büyümesini ve ayakta kalmasını sağlarken, bazılarının da düşüşünün nedenini ve
başarısızlığını açıklar.
Bu yeni iş modeli, her şirkete
net bir seçenek sunar ya bu trendlerin fırsatlarından faydalanmak için iş
modellerini yeniden tasarlayacaklar ya da iş modellerini değiştiren rakipleri
tarafından yeniden yapılandırılacaklardır. Şirketler işe başlarlarken öncelikle
ana faaliyet alanlarını gözden geçirmeli, iş potansiyellerini tanımlamalı, şirketlerinin
bilgi veri tabanını güncellemeli ve iyileştirmelidir. Sonrasında, şirketlerinin
yetkinlikleri ile müşterilerinin değer yaratan faaliyetlerini uyumlu hale
getirebilmek için yeniden konumlandırmalı veya yeniden yaratmalıdır. Arkasından
da her zaman olduğu gibi iş süreçlerini sürekli iyileştirmeli ve verimli hale
getirmelidir.
Bu modele örnek olarak daha önce
IKEA’dan bahsetmiştim. Şimdi de, Danimarka’da uygulanan ve değişen şartlara
karşı, Danimarka’da eczacılar birliğinin faaliyetleri hakkında bilgi vereceğim.
Danimarka’da yükselen maliyetleri önleme kapsamında, Danimarka hükümeti, devlet
tarafından finanse edilen sağlık sisteminde reform başlattı ve devlet
sübvansiyonunu azaltma yoluna gitti. Yüzyıllar boyunca, eczaneler hem reçeteli
hem de reçetesiz ilaç satışında tekel olmanın konforunu yaşamışlardı. Bu ani
gelişen düzenleme, yüzyıllar boyunca tekelleşmenin verdiği durağanlık ile
hiçbir gelişme, iyileştirme verimlilik arttırıcı çalışma yapmayan eczacıları,
iş modellerini yeniden tasarlama zorunluluğuna itti.
Oluşan durum karşısında Danimarka
eczacılar birliği, ellerindeki varlıkları gözlem altına aldılar. Yerel eczane
ağının iki potansiyel ama şimdiye kadar hiç değerlendirilmemiş güçlü yanı
olduğu sonucuna vardılar. Devamı bir sonraki yazımda.
İyi haftalar,
Saygılarımla,
Ufuk Saygın
AQUA
Danışmanlık
Yorumlar
Yorum Gönder