Değerli dostlar,
Son yazıma devam ediyorum.
Duygusal zekaya sahip olmak için gerekli ikinci beceri ise, kendini ayarlama
özelliğidir. Duygularımıza biyolojik dürtülerimiz yön verir. Onları başımızdan
savıp atamayız ama düzenleyebiliriz. Aralıksız bir iç konuşmaya benzeyen kendini
ayarlama, duygusal zekanın bizi duygularımızın esiri olmaktan kurtaran
bileşenidir. Böyle bir iç konuşma içine giren insanlar tıpkı herkes gibi kötü
ruh halleri ve duygusal dürtüler yaşarlar ama onları kontrol altına alacak ve
hatta daha yararlı mecralara yönlendirecek yolları bulurlar.
Kendisine bağlı elemanlardan
oluşan bir ekibin firma yönetim kuruluna çok kötü bir analiz sunmasına tanık
olmuş bir üst düzey yönetici düşünün. Olayı izleyen iç karartıcı durumda bu
yöneticinin içinden gelen ses kızgınlıkla masaya yumruğunu vurması ve iskemleyi
devirmesini isteyebilir. Ayağa fırlayarak herkese bağırıp çağırması ve haşin
bir şekilde dışarı çıkması beklenebilir. Ama, kendini ayarlama gibi bir
yeteneği varsa, farklı bir yaklaşım sergileyecektir. Kullanacağı kelimeleri
dikkatle seçecek ve hiçbir aceleci yargıya varmaksızın, ekibinin kötü
performansını kabul edecektir. Ardından sakin bir kafayla, başarısızlığın nedenlerini
irdeleyecek, ekibini toplayıp konu üzerindeki fikirlerini ekibiyle paylaşacak
ve problemle ilgili analizini ve çözüm önerisini söyleyecektir.
Liderler, bu şekilde davranarak
duygularını ve dürtülerini kontrol edebildiğini gösterecek ve böylece güven
ortamı yaratabileceklerdir. Böyle bir ortamda politik manevralar ve iç kavgalar
azalır, üretkenlik yükselir. Yetenekli insanlar firmada çalışmak isterler ve
mevcut çalışanlar da firmadan ayrılmayı düşünmezler. Özfarkındalık gibi,
kendini ayarlama da çoğu kez hakettiği değeri görmez. Duygularına hakim olan
insanlar çoğu zaman soğuk, tutkudan yoksun kişiler olarak görülür. Çabuk
parlayan insanlar sıklıkla, klasik liderler olarak düşünülür, öfke patlamaları
karizmanın ve iktidarın belirgin özelliği sayılır. Oysa bu tip davranış
sergileyen insanlar, çoğu zaman duygularının etkisiyle hata yaparlar ve
firmalarını zarara uğratırlar.
Duygusal zekanın diğer unsuru da,
insanları motive edebilme özelliğidir. Liderler, kendilerinin ve başka herkesin
beklentilerinin ötesinde başarılı olma güdüsüyle hareket ederler. Burada kilit
sözcük başarı odaklı olmaktır. Birçok insan dolgun maaş veya etkileyici bir
unvan kazanmanın verdiği dışsal faktörlerle motive olur. Buna karşılık,
liderlik potansiyeline sahip olan insanlar derinlerine sızmış olan başarı ve
başarma arzusunun verdiği enerji ile motive olur. Bu tip insanlar yeni şeyler
öğrenmeye meraklıdır, analitiktir, bir işin iyi yapılmasıyla mutlu olurlar.
Ayrıca, işlerini daha iyi yapma konusunda bitmek bilmeyen bir enerji
sergilerler. Böylece, hem etrafına enerji yayarlar, hem de işlerin sürekli
iyileşmesine vesile olurlar. Herhangi kötü bir durumda dahi motivasyonlarını
kaybetmezler ve başarı için çalışmaya devam ederler.
Sonraki yazılarımda, Duygusal
zekanın diğer kavramları ile ilgili yazmaya devam edeceğim.
İyi haftalar diliyorum,
Saygılarımla,
Ufuk Saygın
AQUA
Danışmanlık
Yorumlar
Yorum Gönder