Değerli dostlar,
Sıra geldi, Anaksagoras’a, M.Ö. 450
li yıllarda yaşamıştır. Deneyleriyle ünlüdür. Zengin biriydi. Ancak, zenginliği
bir kenara bırakıp, bilimle ilgilenmiştir. Hayatın amacı nedir, diye
sorulduğunda, “Güneş’in, Ay’ın ve göklerin araştırılması” yanıtını verirdi.
En önemli fikirlerinden birisi, Ay’ın
yansıttığı ışık nedeniyle parladığını, savunmasıydı. Bu görüş o dönem için
öylesine tehlikeli idi ki, kuramı içeren yazı gizlice elden ele
dolaştırılıyordu.
O zamanın geçerli inancı, Güneş’in ve
Ay’ın tanrı oldukları yolundaydı. Anaksagoras, Güneş’in ve yıldızların yanan taşlar
olduğunu düşünüyordu. Yıldızların ısısını hissetmiyoruz, çünkü çok uzaktalar
diyordu. Ay’da dağlar bulunduğu görüşündeydi ve haklı idi. Güneş’in Peloponez kadar
büyük olduğunu söylemişti. Bu bölge Yunanistan’ın üçte biri kadardır. O
tarihlerde Anaksagoras’ı eleştirenler, bu görüşün çok aşırı ve saçma olduğunu
belirtmişlerdir.
Anaksagoras Atina’ya Perikles
tarafından çağrılmıştı. Felsefeden ve bilimden büyük zevk alan Perikles’in en
yakın sırdaşlarındandı Anaksagoras. Perikles’in düşmanları, Perikles’i düşürmek
için, yakınlarını hedef aldılar ve Anaksagoras dinsizlikle suçlanarak hapse mahkum
edildi. Suçu Ay’ın herhangi bir maddeden, yeryüzü gibi, bir yer olduğunu ve Güneş’in
gökte sıcak bir taştan oluştuğunu söylemesi idi.
Thales’den Demokritus’a ve
Anaksagoras’a kadar uzanan büyük bilim adamları, tarihte ya da felsefe
kitaplarında “Sokrates’ten öncekiler” olarak nitelenirler. Bu niteleme onların,
Sokrates, Platon ve Aristo gelinceye dek, felsefe kalesini ayakta tutmuş ve
biraz da bu filozofları etkilemiş oluşlarını anlatmayı amaçlıyor gibidir.
İyonya’lı bilim adamlarının etkisinin yalnızca 2 ya da 3 yüzyıl sürmesi, İyonya
uyanışı ile İtalya rönesansı arasında yaşamış, insan kuşakları için büyük
kayıptır.
İyi haftalar diliyorum,
Saygılarımla,
Ufuk Saygın
AQUA Danışmanlık
Yorumlar
Yorum Gönder