Değerli dostlar,
Geçen gün, internette dolaşırken bir
haber gördüm. Ülkelerin zenginliğini, merkez bankalarındaki altın miktarı ile
ölçen bir haberdi. Çok şaşırdım. Altının hala zenginlik sayılması güldürdü
beni. En çok altın, USA da yaklaşık 8.000 tondu. 8.000 ton altının ederi,
yaklaşık bugünün değeri ile, 400 milyar usd ediyor.
Günümüzde zenginlik artık emtia
yani, altın, petrol gibi maddeler değil, bilgi ve zekadır. Ülkeler markaları
ile zenginleşiyorlar. Yani, kasanızdaki altın değil, caddenizdeki ürettiğiniz
ürünler veya hizmetler zenginlik göstergesi. Sadece Apple firmasının, borsa
değeri 1 trilyon usd, kasanızdaki altın ise 400 milyar usd. Ne kadar değerli
firmanız, ne kadar katma değerli ürününüz var ise, o kadar zenginsiniz. Gözlük
camı deyince herkesin aklına Zeiss gelir, çikolata deyince İsviçre gelir,
mekanik deyince Almanya gelir, çelik deyince İsveç gelir vs.. Peki, bizim ne kadar markamız var? Dünya’ya
ne kadar mal ve hizmet ihraç ediyoruz? Hangi markalarımız Dünyaca biliniyor?
Zengin tarihimizden gelen değerlerimiz var ama onları da kaybediyoruz. Örneğin
Türk lokumu, Dünyaca meşhur idi ama onu da Yunanlılar kendilerine mal etmeye
başladılar, hatta patentini dahi aldılar. Daha sahip olduğumuz değerleri
koruyamıyoruz.
Ürettiğimiz ürünlerin içerdiği
bilgi yani, kalitesi, hammalzemesi, ürün nitelikleri ne kadar bize özel? Herkes
aynı ürünü üretebilir mi? Ürünün teknik şartnameleri tasarımlarını biz mi
yapıyoruz? Bunların hepsi esas zenginlik. Ülkelerin kasalarında bulunması
gereken esas cevher, esas değer, para eden kıymet bunlardır. Yoksa, kasanızda
bulunan altının hiçbir kıymeti yoktur.
Çok ciddi bir kültür birikimimiz
var, Anadolu medeniyetler beşiği, ancak onu da doğru bir şekilde
pazarlayamıyoruz. Zaten bizim en büyük problemlerimizden biriside pazarlama
yeteneğimizin zayıf olmasından kaynaklanıyor. Pazarlama demek sadece,
televizyonlarda reklam vermek demek değildir. Bir film çekersiniz, dünyaca ünlü
yıldızları filmde oynatırsınız, filmin çekildiği yer, yemek yenen restoran
Dünyaca popüler olur. Mesela portofino, hepimiz biliriz şarkısını. Küçücük bir
yer ama Dünya biliyor, tüm Dünya’dan Turist alıyor. Emin olun bir özelliği
olmayan bir yer ama reklamı sağlam. Bizim böyle faaliyetlerimiz var mı?
Hristiyanlığın doğduğu yer Anadoludur, ama reklamını yapabiliyor muyuz, Hayır.
Vatikan’a gelen din turizmini düşünebiliyor musunuz?
Umarım gelecek yıllarda,
kendimizi daha iyi anlatabildiğimiz, zekamızı ve bilgimizi ürünlerimize daha
iyi koyabildiğimiz yıllar olur.
İyi
haftalar diliyorum,
Saygılarımla,
Ufuk Saygın
AQUA Danışmanlık
Yorumlar
Yorum Gönder