Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

De Sitter genişlemesi

Değerli dostlar, Evrenin ilk yaratıldığı anlardaki halini anlatmaya devam ediyorum. Sıcaklık çekirdeğin yoğun sıcaklıktan dolayı parçalanmadan şekillenebilmesine olanak sağlayacak şekilde düştü. Hidrojen helyuma kaynaştı ve şu an ki, % 75 hidrojen ile, % 25 helyum oranını yarattı. Eser miktarda lityum oluştu ancak daha yüksek elementlerin kaynaşması durdu. Evren serbest elektronlar tarafından dağıtılan ışık ile geçirimsizdi. Bu en ilkel ateş topunun, sonunun işaretiydi. 380 bin yıl sonra, Sıcaklık 3000 Kelvin dereceye düştü. Atomlar ısı tarafından parçalara ayrılmadan elektronlar halinde biçimlenerek, çekirdeğin çevresinde konumlandı. Fotonlar artık, soğurulmadan serbestçe dolaşabiliyordu. Bu durum COBE ve WMAP tarafından ölçülen ışınımdır. Bir zamanlar geçirimsiz ve plazma ile dolu olan evren şimdi saydam olmuştu. Gökyüzü ise, beyaz yerine artık siyah hale gelmişti. 1 milyar yıl sonra, sıcaklık 18 dereceye düşmüştü. Kuasarlar, galaksiler ve galaksi kümeleri büyük oranda ...

Evrenin evreleri

Değerli dostlar, Evrenin ilk yaratıldığı andaki halini hiç merak ettiniz mi? Çok ilginç gelebilir ama evrenin ilk anlarındaki fizik kanunları bugünkünden farklı idi. Şimdi size evrenin ilk anlarından bilim insanlarının tahminlerini paylaşacağım. İlk anlar, yani saniyenin 10 -43 sn den öncesinden bahsediyorum. Bu döneme Planck dönemi diyoruz. Planck enerjisinde, ( 10 19     milyar elektron volt) kütleçekim kuvveti, diğer kuantum kuvvetleri kadar güçlü idi. Bu dönem hakkında net bir bilgimiz şu an yok. Muhtemelen, evrenin 4 temel kuvveti, tek bir süper kuvvet olarak birleşmiş olabilir. Dört kuvvetin hepsini karıştıran, denklemleri aynı bırakanda bu gizemli simetri de büyük olasılıkla Süpersimetri dir. Bu simetri şu an bilemediğimiz bir şekilde kırılmış ve rastlantısal olarak oluşan kuantum dalgalanmaları sonucu, ufak bir baloncuk oluşmuştu. Bu baloncuk, bizim şu an ki evrenimizin doğum anıdır. Bu baloncuğun uzunluğu sadece 10 -33 santimetre boyutundaydı. Bu andan ...

Lambda, Einstein yine haklı çıktı!

Değerli dostlar, Bilim insanlarının anlayamadığı ve hayretler içinde kaldığı bir diğer durum ise, düzlük problemidir. Büyük patlamanın standart görünümü, evrenin nasıl bu kadar düz olduğunu açıklayamıyordu. 1970 li yıllarda, Omega adı verilen evrendeki madde yoğunluğunun yaklaşık olarak 0,1 değerinde olduğuna inanılıyordu. Bu değerin büyük patlamadan bu kadar yıl sonra hala 1,0 değerine bu derece yakın olması bilim insanlarını tedirgin ediyordu. Evren genişledikçe, omeganın zamanla değişmesi gerekiyordu. Bu değer ise, mükemmel derecede düzlükte bir boşluğu tanımlayan 1,0 değerine rahatsız edecek şekilde yakındı. Einstein’ın denklemleri, zamanın başlangıcındaki omega değerinin, bugün neredeyse “0” olması gerektiğini ortaya koyar. Büyük patlamadan milyarlarca yıl sonra, halen omeganın bugün 1,0 e bu kadar yakın olması bir mucize sonucu olabilir. Kozmoloji de buna ince ayar deniyor. Konuyu anlayamayanlar için şunu söyleyebilirim. Omega değeri madde yoğunluğunu yani kütle çekimin...

Olbers Paradoksu

Değerli dostlar, 20. yüzyılın başına kadar cevap verilemeyen bir soruyla ilgili bugün yazı yazacağım. Bu soruyu, eminim her birimiz mutlaka kendine sormuştur. Evren öylesine muhteşem ki, içindeki gizemleri çözmek, öğrenmek ayrı bir heyecan veriyor. Soru, gecelerin neden karanlık olduğu ile ilgili, Geceleyin gökyüzü neden siyahtır? Madem bu kadar çok yıldız var, neden gökyüzü karanlık kalıyor? Güneşten gelmese dahi, mutlaka herhangi başka bir yıldızdan gelen ışık, gökyüzünü aydınlatmalı diye hepimiz düşünmüşüzdür. Bu soruyu, bilimsel olarak ilk ortaya koyan kişi, Heinrich Wilhelm Olbers tir. Zaten paradoksta onun adı ile anılır. Hatta, Johannes Kepler, bu paradokstan öylesine rahatsız olmuştu ki, tamamen öylesine evrenin sonu olduğunu bir kabuk içerisinde bulunduğunu ileri sürmüştü. Böylece, sınırlı miktarda yıldız ışığının bize ulaştığını varsaydı. Ancak, hiçbir zaman ispatlayamadı. Hatta, Einstein dahi ilk zamanlarında, evreni sonsuz olarak düşünüyordu. İşin garip yanı, ...

Karanlık madde ve karanlık enerji

Değerli dostlar, Farkettim ki, uzun zamandır, evren ve kuantum ile ilgili yazmıyorum. Bugün, biraz yine evrenden bahsetmek istiyorum. Okudukça, daha çok gizem ve merak sarıyor insanı. Evrenin sadece % 4 ü bildiğimiz maddeden oluşuyor. Düşünsenize, bütün galaksiler, yıldızlar, gezegenler evrenin sadece % 4 ünü oluşturuyor. Daha da ilginç olan, evrenimizin sadece % 0,03 ü yoğun elementlerden oluşuyor. Yani, demir, bakır, nikel gibi yoğun elementler evrenimizin çok küçük bir kısmı. % 4 ün geri kalan kısmı, hidrojen ve helyumdur. Miktarını daha iyi anlamanız için, biraz detay vereyim. Samanyolu galaksisi 400 milyar yıldızdan oluşuyor. Bizim Güneş’imiz hayat kaynağımız bunların içinde en mütevazi olanlardan birisi. Güneş, Dünyamız çapından 1 milyon kat daha büyük. Samanyolu galaksisi gibi 100 milyarlarca galaksi var ve bu madde toplam evrenin sadece % 4 üne eşit. Peki geri kalan % 4 nedir? Bilim insanları, yüzlerce yıldır, bazı sorulara cevap arıyorlar. Newton, kütle çekimini ...