Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Evreni tanımlayan kuram

Değerli dostlar, Bugün yine evrenden bahsedeceğim. Bilimadamları yıllardır, evreni tanımlayan tek bir kuram üzerine çalışıyorlar. Bildiğimiz üzere, evren iki temel kısmi kuramla açıklanıyor. Genel görelilik kuramı ve kuantum mekaniği. Genel görelilik kuramı, kütleçekim kuvvetini ve evrenin büyük ölçekteki yapısını, yani gözlemlenebilir yapısını, kuantum mekaniği ise, nerdeyse 1 mm nin milyonda birinin milyonda biri gibi çok küçük ölçekteki yapısını tanımlar. Bu iki kuramın, kuralları tamamen birbirinden farklıdır. Yani maddenin büyük ölçekteki yapılarının fiziksel kuralları ile, küçük ölçekteki yapısının fiziksel kuralları birbirinden farklıdır. Einstein’ın genel görelilik kuramına kadar insanoğlu Newton’un kütle çekim kuramının doğruluğuna inanıyordu. Yapılan son araştırmalarla, Einstein’ın genel görelilik kuramının, Newton’un kütle çekim kuramına göre daha doğru sonuçlar verdiği tespit edilmiştir. Bu gerçeğe rağmen, bilimsel araştırmalar ve çok hassas hesaplamalar dışın...

Zaman 2. bölüm

Değerli dostlar, Zaman’ın 16. Yy dan sonrasına baktığımızda çok hızlı bir gelişim görmekteyiz. Özellikle, madde ve evrenin gizemlerine doğru yolculuk başlamıştı. Çok sayıda bilim adamı her gün farklı bilimsel konularda buluşlar yapmaya başladılar. Burada tabiiki, en önemli etken fizik biliminde olan gelişmelerdir.  Endüstri devrimiyle beraber, ilk buhar türbinlerinin kullanılması, ilk mikrometre, ilk barometre, ilk mikroskobun bulunması, ilk buhar pompasının bulunması, arkasından ilk kondansatörün bulunması ile artık insanoğlu çıplak gözle görülemeyen işlerle ilgilenmeye başladı. Buhar motorunun bulunması, ilk lambanın bulunması, elektromıknatısın bulunması, elektrikli dinamonun bulunması, içten yanmalı motorun bulunması, telefonun bulunması ile beraber 20. Yüzyıla gelinmişti. İnsanoğlu keşfettiği bilgilerle artık evrenin efendisi olma yoluna girmişti. Bulduğu bilgiler, kendi gücünün çok ötesinde bir anlam ifade ediyordu. Ama herşey daha yeni başlıyordu. 20. Yy çok daha b...

23 Nisan

Değerli dostlar, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramımız kutlu olsun. Bu vesile ile bu bayramı bize ve çocuklarımıza hediye eden, Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun. Ufuk Saygın

Lale

Değerli dostlar, Malum İstanbul'da lale sezonu, her yer lale ile dolmuş durumda. Gerçekten çok güzel bir görüntü var. Peki, hiç merak ettiniz mi? Neden lale? Gül değil, karanfil değil? Çok ilginç bir hikayesi var. 3. Ahmet tarafından başlatılan bu gelenekte lale seçilmesinin sebebi “Lale” kelimesinin “Allah” ile benzerliğinden dolayı kutsal bir anlamı olduğuna inanılmasındandı. Ayrıca, lalelerin Hollanda’dan ithal getirilerek İstanbul’da 3. Ahmet döneminde ekildiğini de hepimiz biliyoruz. Peki size, Lale’lerin Avrupa’ya İstanbul’dan götürülerek tanıtıldığını söylesem! Şimdi, bazen bende bu tip haberlere abartılı olarak bakıyorum. Ancak, bu gerçekten böyle, size kaynak olarak yabancı bir tarihçiyi vereceğim. Lord Kinross, “Osmanlı imparatorluğunun yükselişi ve çöküşü” kitabında bu konuyu çok net bir şekilde anlatıyor. Bakın nasıl anlatmış. “Lale batı’ya göç ettikleri yıllarda Türk’lerin yoluna serpilmiş olan Asya bozkırlarının yabani bir çiçeği idi. Lale’yi meraklı...

Zaman 1. bölüm

Değerli dostlar, İnsanlığın gelişimine baktığımızda hayranlık duymamak elde değil. İlk insanlardan bugüne ne kadar aşama kaydetmişiz. Sürekli öğrenen kendisini geliştiren insan tüm Dünya'nın hakimi durumunda.  Aristo, Dünya'nın hareketsiz olduğunu, Güneş'in, Ay'ın ve gezegenlerin Dünya'nın etrafında, dairesel bir yörüngede döndüklerini düşünüyordu. M.S. 2. yüzyılda bir başka Yunanlı Ptolemaios, Dünya'nın dönüp duran sekiz küreyle kuşatıldığına inanıyordu. Her küre tıpkı iç içe geçen Rus oyuncak bebekleri gibi, bir öncekinden büyüktü. Dünya kürelerin merkezindeydi.  MS 1514 yılında Kopernik, ise farklı bir model ileri sürdü. Kopernik, Kilise'nin baskısından çekindiği için modelini de isimsiz olarak yayınlamıştı. Bu modele göre göksel cisimlerin tümünün Dünya'nın etrafında dönmesi gerekmiyordu. Aslında o, Güneş'in Güneş sisteminin merkezinde sabit durduğunu, Dünya'nın ve diğer gezegenlerin dairesel yörüngelerinde Güneş'in etrafında...

Tanrı'nın formülü

Değerli dostlar, Bu hafta size yine güzel bir kitap önereceğim. Kitabın ismi “Tanrı’nın formülü” orijinal ismi Einstein Enigma’dır. Yazar Jose Rodrigues Dos Santos Portekiz’li gazeteci ve yazardır. Halen Lizbon Üniversitesinde gazetecilik üzerine dersler vermektedir. Kitabın konusuna gelecek olursak, evrenin sırları, hayatın anlamı, kuantum fiziği gibi çok ilgi çekici konuları içermektedir. Kitap, aslında tamamen bilimsel bir kitap olma özelliğindedir. Ancak, okuyucu sıkılmasın diye içerisinde, Einstein’a ait olduğu öne sürülen bir formülün peşinde olan bir profesör ve bir İran’lı kadının macerası bulunmaktadır. Hayli akıcı olan kitabı bir haftada bitireceğinize eminim. İyi haftalar diliyorum, Saygılarımla, Ufuk Saygın

Savaş Sanatı

Değerli dostlar, Geçen yazımda hatırlayacağınız üzere, üst düzey yöneticilerden bahsetmiştim. Bugün de, babaları tarafından kurulan fabrikaların, oğullara teslim edilmesiyle gelişen olayları yazacağım. Doğduğu andan itibaren iyi eğitim alan bu kuşak, yüksek öğrenimini genelde yurt dışında yaparak, babasının kurduğu işletmeye yönetici olarak başlıyor. Teorik bilgisi çok yüksek olan bu yetişmiş kimseler maalesef ülkemizin gerçekleriyle yüzleşince bocalamaktadır. Okullarda öğrendiği kuralların çoğu maalesef ülkemizde geçerli değildir. Ayrıca, her işletmenin kendine has dinamikleri bulunmaktadır. Bu sebeple, herhangi bir işletmede söz sahibi olabilmek için işletmenin sahibinin oğlu olmak veya uzun yıllar aynı yerde çalışıp bir noktaya gelmek yeterli değildir. Hem okumak, öğrenmek hem de işletme koşullarını sahada yaşamak, farklı işletmelerde tecrübe kazanmak ve bunları beraber analiz edip, stratejiler geliştirmek gerekir. Aynı aslında savaşta düşmana karşı geliştirilen st...

"Define"

Değerli dostlar, İşim gereği, sürekli fabrikaların karlılığını arttırıcı çalışmalar yapıyorum. Bu vesile ile türlü türlü üretim prosesleri ve yöneticilerle temas halinde oluyorum. Genellikle, en çok zorlandığımız konu teknik konulardan çok insan davranışları oluyor. Yeni tanıştığımız bazı işyerlerinde, bazen şu tip cevaplar alıyoruz. “Bu iş bundan daha iyi yapılamaz, biz hepsini denedik. En iyisi şu an yaptığımız durum” gibi oluyor. İnsanların geldiği noktayı son nokta olarak görmesi mühendislik felsefesine aykırı bir durum. İnsanlar geldikleri noktayı son nokta, artık bundan ötesi yok gibi değerlendiriyorlarsa gelişme nasıl olacak? Bundan 100 yıl önce üretilen arabalarla şimdi ki arabaların durumları değerlendirildiğinde, o zaman artık bundan daha iyisi yapılamaz denseydi, bugünkü arabaların teknolojisine nasıl ulaşacaktık? Bırakın 100 yılı, 10 yıl önceki arabaların teknolojileri ile şimdi ki teknolojileri aynımıdır? Hem ürünler, hem üretim prosesleri sürekli gelişiyor v...

Üst düzey yöneticiler

Değerli dostlar, İş hayatında çoğu zaman yaşanan bir problem de, bedensel çalışmayan, beyinsel, düşünsel çalışan insanların bir iş yapmadığına dair oluşan yanlış algıdır. Şirket üst düzey yöneticilerinin bilgisayar başında çeşitli analizler yaparak, oluşturdukları stratejiler ve yönetsel faaliyetler maalesef çoğu işveren tarafından hiçbir şey yapılmıyormuş gibi düşünülmektedir. Oysa ki, şirket üst düzey yöneticilerinin yaptıkları çalışmalar, herhangi bir fiziksel yorulma belirtisi göstermemesine rağmen, şirketlere bedensel olarak çalışanlara göre çok daha fazla katma değer sağlarlar. Ancak, bütün çalışma beynin içinde ve bilgisayar başında çeşitli analizlere dayandığı için masada oturuyor gibi değerlendirilmektedir. Şirket üst düzey yöneticileri, şirketlerin karlılıklarına doğrudan etki eden çalışanlardır. Onların başarıları, tamamen şirketlerin mali tabloları ile değerlendirilmelidir. Eğer, şirketler işletme prensipleri çerçevesinde büyüyüp, kar ediyorlarsa, üst düzey yöneticiler ...