Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eratostenes

Değerli dostlar, Biraz da yine bilim tarihinden bahsedeyim. Şu an ki yaşadığımız, çağa gelene kadar insanoğlu ne kadar mücadele etmiş, ne kadar çabalamış. Bu bilim adamlarını okudukça hayranlık   duymamak elde değil. Yine, büyük bir bilim adamından bahsedeceğim. M.Ö. 3. Yy da yaşamış dönemin en ünlü bilim adamı. Eratostenes. Yani, lakabı ile Beta. O dönemde de kıskançlık varmış ve onu kıskananlardan biri ona Beta demiş. Beta yunan alfabesinin 2. Harfi. Yani, Eratostenes için birinci değil de birinciden sonra gelen ikinci olarak hitap etmiş. Oysa kendisi o dönem için bir numaradır. Eratostenes, astronomi bilgini, filozof, ozan ve matematikçidir. O dönemin en büyük şehri, İskenderiye’de yaşıyordu. İskenderiye, o dönem dünya ticaretinin merkezi, limanı, kütüphanesi, feneri ve bilim adamları ile dolu. Yazdığı kitaplardan örnek vermek istersek, “Astronomi üzerine” veya “Acı çekmekten kurtuluş” söylenebilir. Birgün, Syene adlı Mısır şehrinde yere dikilen sopaların 21 hazi...

Uçan araba

Değerli dostlar, Bizim çocukluğumuzun en popüler dizisi Kara Şimşek idi. Benim gibi 70 li yılların başında doğanlar hatırlayacaklardır. Bizim zamanımızda, çocuklar sokağa çıkarlar, sokakda arkadaşlıklar kurarlar ve türlü türlü oyunlar oynarlardı. Çok güzel günlerdi, şimdi maalesef öyle bir imkan kalmadı. Çocuklar evlerde bilgisayarlar ve tabletlerin başında zaman geçiriyorlar. O zamanlar Kara Şimşek başladığında, sokakta kimse kalmaz herkes eve gider ve Kara Şimşek’i izlerdi. Hepimiz Kara Şimşek’e hayrandık. Hızlanması, kendi kendine gitmesi, elektronik aksamları, uçması bizi heyecanlandırırdı. Keşke, böyle bir arabamız olsa derdik. Ama hepimiz böyle bir araba olamayacağına inanırdık. Zaman öyle hızlı değişiyorki, geçen gün gazete de bir haber okudum. Uçan araba yapılacağı ile ilgili idi. Çocukluğumuzda yapılmasını hayal bile edemediğimiz, kendi kendine giden, uçan araba artık yapılabilecek. Gerçekten imkansız diye bir kavram kalmadı. Ve bu gelişmeler nerdeyse 30 yıllık b...

Başarı için gidilen yol mu, yoksa sonuç mu?

Değerli dostlar, Bugün yine işletmelerde sürekli yaşanan problemlerden birisini daha yazacağım. Bir önceki yazımda, mühendis mi öğretir, usta mı diye sormuştum. Şimdi bu yazımın devamı niteliğinde bir konuya değineceğim. İşletmelerde yapılan iş ustadan öğrenildiği durumda, yeni gelen mühendis de aynı ustadan öğrendiği şekilde iş yapıyor. Böylece, gelişmenin önü tıkanıyor demiştim. İkinci problem, sizin mühendis gözüyle yapacağınız iyileştirmelerin ustadan öğrenilenin dışında şeyler olduğu için kabul edilmemesi veya itibar görmemesi konusudur. Mevki ve güç sahipleri, yapılan işlerin kendi söyledikleri şekilde yapılmaması durumunda, bu işe hor gözle bakıyorlar. Hatta daha ileri gidip, başarıyı kıskanıp, değersizleştirmeye çalışıyorlar. Öyle herkes yapar diyenler bile var. Yani kendilerinin söylediği şekilde yapılmadığı durumda, yapılan işi başarısızlık olarak gören bile var. Oysaki, yapılan herhangi bir işin doğruluğu sonucuyla ölçülür. Gidilen yol çok da önemli değildir. S...

İnsan kaynağına yatırım yapmayan patronlar

Değerli dostlar, Yıllardır sanayinin içindeyim. Burada tecrübelerimi size aktarıyorum. İşletmelerde yaşanan bir diğer problem ise, insan kaynağına verilmeyen önemdir. İşletme sahipleri, milyonlarca dolar verip makineler, robotlar alırken, onu kullanacak insana, fabrikalarını yönetecek, profesyonellere gelince zayıf kalıyorlar. Oysaki, o çok pahalı makineleri de, fabrikayı da kullanacak ve yönetecek olan insan kaynağıdır. Zaten ironi de burada, dünyanın parasını harca, makine ekipman al, sonra onu iş bilmez insanlara teslim et. Fabrika yönetimini sırf ucuz diye ehil olmayan ellere teslim et. İnsan kaynağınızı en ucuz, en vasıfsız, eğitimsiz insanlarla doldurursanız, onları eğitmezseniz, işletmeniz nasıl ilerleyecek? Atalarımız ne güzel söylemiş, Ucuz etin yahnisi olmaz diye. Zaten mali tablolarınızı da incelerseniz, verimsizlik nedeniyle, yaşadığınız kayıplar sebebiyle ödediğiniz paraları göreceksiniz. Bağırarak, çağırarak, baskı kurarak, insanları korkutarak bu problemler...

Mühendis mi öğretir? Usta mı?

Değerli dostlar, İşletmelerde o kadar çok problem var ki, gördüğünüz gibi anlat anlat bitmiyor. Bir diğer problem, mühendislerinde, çekirdekten gelen patronunda üretim prosesi bilgisi atelyedeki ustabaşından geliyor. Yani ikiside atelyedeki ustanın rahle-i tedrisatından geçiyor. Bu gerçekten çok acı bir durum, burada emekçi usta kardeşlerimi eleştirdiğimi düşünmeyin lütfen. Ancak, ustaların prosese bakışı ve değerlendirmesi ile tabiki, mühendisin bakışı ve değerlendirmesi farklı olmalıdır. Usta yaşanmışlıkları ile hareket ederken, mühendis bilgisiyle hareket etmelidir. Maalesef üniversitelerimizden mezun olan genç arkadaşlarımız ağırlıklı teorik bilgilerle yetiştikleri için, herhangi bir üretim prosesinde yorum yapabilecek durumda olmuyorlar. Üstlerindeki amir de aynı süreçten geçip, ustadan öğrendikleri ile yorum yaptığı için çoğu zaman, genç arkadaşlarımızın gelişimleri maalesef yeterli olmuyor. Bir arıza çıktığı durumda, proses de oluşan hatalarla karşılaşınca yorum yapamı...

Sorgulayan yeni nesil

Değerli dostlar, Zaman zaman iş başvurusu yapan genç 30 -35 yaşındaki meslektaşlarımın görüşmelerine giriyorum. Genellikle orta kademe yöneticilik pozisyonu için görüşmeler oluyor. O kadar güzel kendilerini ifade ediyorlar ki, çok hoşuma gidiyor. Özgüvenleri, sorgulamaları, inanmadıkları duruma karşı çıkmaları, kendinden emin tavırlarıyla yeni bir kuşak geliyor. Tabi, bu patronlar veya güç sahiplerinin pek hoşuna gitmiyor. Ancak, durum bu, çok daha etkin bir nesil geliyor. Bence ülkemiz için de, işletmelerimiz için de bu bir kazançtır. Güç sahibinin her dediğine onay veren, bu şekilde yer edinmeye çalışan insanların yerine, tartışabilen, kendini ifade edebilen, insanların olması daha makbuldur. Gelişim ancak, ortak amaca yönelik olarak farklı disiplerin tartışarak, akıl birliği yaparak kararlar almaları ile sağlanabilir. Bu da ancak, hür iradesiyle, korkmadan bilgisi, zekası ile fikirlerini ortaya koyan yöneticilerle olur. Egoların devreye girdiği, güç odaklarının ada...

Argenin önemi 2

Değerli dostlar, Argenin önemi yazıma devam ediyorum. Ülkemizdeki çoğu makine yabancı menşeilidir. Yeni yeni düşük teknolojili makineler yapmaya başladık. Pres gibi, makineler bunlar, düşük teknolojili makineler. Yüksek teknolojili üretilen makine imalatçıları da var ancak çok az. Yeni nesil makineler artık elektronik böyle olunca, tüm ara parçalar, elektronik kartlar, içlerindeki yazılımlar, içlerindeki elektronik ekipmanlar ithal geliyor. Bir bilgisayar düşünün, biz çocukken toplama derdik. Kartını, işlemcisini bilgisayarcıdan alıp kendimiz toplardık. Sonra yerli pc üreticileri bunu kendileri yaptılar, parçaları toplayıp, sadece pc kasası ve güç ünitesini burada üretip sanki bilgisayar yerliymiş gibi anlattılar. Şimdi, bu bilgisayar yerlimidir? İçindeki tüm parçalar ithal, program ithal? Böyle olunca kullandığımız makineler, bazen tamamen yabancı, bazen belli oranlarda yerli üretimdir. Hammalzeme ise, ithaldir, ara ürün ithaldir, peki know how, o da ithaldir. Yabancı makine...

Argenin önemi 1

Değerli dostlar, Bugün, ülke ekonomisinin durumu ile ilgili yazı yazmak istiyorum. Biz, 70 kuşağıyız, 70 li yılların başında doğduk. Çocukluğumu hatırlıyorum. Yokluklarla dolu yıllardı, Kıbrıs harbi, koalisyonlar, 5 cente muhtaç yıllar, yağ kuyrukları, sağ sol çatışmaları, 80 darbesi, siyah beyaz tvler, renkli tvler. Genel değerlendirme yaptığımızda ülkemizin o yıllardan bu yıllara gelişimini çok net gördük. Her zaman ekonomimizin zayıflığıyla ilgili konuşuluyordu. Her zaman enflasyon, zamlar ve yoksulluk maalesef ülkemin kaderi oldu. Ailemin devlet memuru olması sebebiyle, orta gelir grubuna dahil bir birey olarak büyüdüm. Bu sıkıntıları hep yaşadık. Sürekli, kıt kanaat geçinen bir toplum olduk. Lise yıllarımda, Almanya’da çalışan aileler ülkemize gelirdi. Onların zenginliği karşısında, neden bizim de onlar gibi olamadığımızı hep düşünürdüm. O zamanlar buna hiç anlam veremiyordum. Özellikle, batı ülkelerinin zenginliği ve güzelliğinin neden kaynaklandığını anlayamıyordum. Ne...

Kurumsallaşmak nedir?

Değerli dostlar, Sürekli, kurumsallaşmanın öneminden bahsediyorum. Peki, ama nedir? Bu kurumsallaşmak? Kurumsallaşmanın çok değişik şekillerde tarifini yapabiliriz ama kısaca, işletmenin belli kurallar, prosedürler, çerçevesinde kişilere bağlı olmadan yönetilebilmesine kurumsallaşma diyoruz. Bu iş tabiki, burada yazıldığı kadar kısa ve kolaydan ulaşılabilecek bir kavram değil. İşletmeler, kurumsallaşma kültürü oluşturabilmeleri için uzun yıllar harcıyorlar. İnsanlar özellikle de patronlar herhangi bir kurala, geleneğe, prosedüre dayanmadan kuralsız, kendi istekleri ile işletmelerini yönetmeye alıştıkları için buna en büyük direniş genelde işverenlerden geliyor. Hatta emin olun, biz hiçbir zaman kurumsallaşmayacağız diyen patronlara dahi rastladım. Kurumsallaşmayı, sanki, hantallık gibi gören patronlar da mevcut. Dolayısıyla, kurumsallaşmaya ilk patronların onay vermesi gerekiyor. Patronların kurumsallaşmaya razı gelmelerinden sonra artık, işletmede yapılan tüm işlemle...