Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

3D yazıcılar nereye

Değerli dostlar, 3D yazıcıları biliyorsunuz, çok önemli bir üretim yöntemi. Genellikle, sanayi alanında prototip yapımı veya az miktarda üretim adedi için kullanılan bir üretim şeklidir. Son zamanlarda bu değişmeye başlıyor. Ünlü bir uluslararası spor ayakkabı üreticisi, 3D yazıcı ile seri üretim ayakkabı yapıyor. Geleneksel olarak ayakkabı üreticileri spor ayakkabıları, EVA dediğimiz köpük ve endüstriyel kalıplarla üretirler. Ayakkabı üreticileri arkasından, farklı kalıplardan çıkan bu parçaları yapışkan ile yapıştırarak birleştirirler. Şimdi ise, yeni metod laser içeriyor. Firma 3D yazıcılar ile, özel üretim hammalzeme kullanarak ayakkabı parçaları üretiyor. Tabiki, 3D yazıcılar ile üretilen ayakkabılar, geleneksel metodlar ile üretilen ayakkabılardan farklı özellikler gösteriyor. Bildiğimiz gibi köpük, homojen bir malzeme, burada 3D yazıcı ile üretilen parçalarla ise, farklı kısımlarda farklı davranabilen ayakkabılar üretilebiliyor. Bu metodla üretilen ayakkabıların fa...

Nereden buluyorum bunca konuyu?

Değerli dostlar, Zaman zaman bloğumdan sorular alıyorum. Bunlardan birisi de bu kadar konuyu nereden bulduğum ile ilgiliydi. Özellikle, bazı genç arkadaşlarım kendilerinin de yazmak istediklerini ancak konu bulamadıklarından yazamadıklarını söylüyorlardı. Burada kritik nokta çok okumaktır. Onlara da, çok okumalarını çok araştırma yapmalarını meraklı olmaktan asla vazgeçmemelerini söylüyorum. Zaten bu şekilde davranırlarsa, yazma işi de kendiliğinden gelecektir. Ayrıca, yazmanın şöyle de bir faydası var, okuduklarınızdan önemli gördüklerinizi yazdığınız için, size bir okuma özeti de sağlamış oluyor. Hem siz öğreniyorsunuz, hem de sizin yazılarınız okuduklarınız sayesinde diğer insanlar konu hakkında bilgi sahibi oluyorlar. Toplum olarak az okuyoruz, onun için yazarken de sorunlar yaşıyoruz. Ancak, illa ki, okuyarak birşeyler paylaşmamız gerekmiyor. Gezdiğimiz, gördüğümüz yerleri de yazarak bilgi paylaşımı yapabiliriz. Veya, ilgi duyduğumuz konularla ilgili yazılar yazabili...

Gökdelenlerin tarihi

Değerli dostlar, Bugün, gökdelenlerin tarihi üzerine yazı yazacağım. Gökdelenler, ilginçtir ama çeliğin üretim metodunun yenilenmesi ile başlar. 1855 te, Sir Henry Bessemer, çeliğin mass production olarak üretilebilmesine olanak sağlayan metodunun patentini almasıyla, yeni bir bina mimarisi ortaya çıkar. Ancak, burada bir diğer problem ortaya çıkmıştır. Yüksek binalara nasıl çıkılacak? Düşünsenize, 50. Kata yürüyerek çıkıldığını. 1857 de, Elisha Otis, bu problemi çözmek için, ilk güvenilir asansörü icat etmiştir. 1885 te yapılan, 10 katlı Chicago sigorta binası ilk gökdelen değildir, ancak ilk yapı çeliğinin kullanıldığı binadır. Bu inşaat alanında o dönem için büyük bir yeniliktir. 1903 yılında, (Reinforced concrete) güçlendirilmiş beton kullanılarak yapılan ilk gökdelen 15 katlı, Ingalls Building tir. Ve, 1931 yılı, hepimizin bildiği Empire State in yapıldığı yıldır. 410 günde tamamlanmıştır. 1972 yılına kadar Dünya’nın en uzun gökdelenidir. Art Deco mimarisine sahip bi...

Markalaşmak ve Marka olmanın finansal getirileri

Değerli dostlar, Bugün ve dün İTO’nun düzenlemiş olduğu, “Markalaşmak ve marka olmanın finansal getirileri” eğitimine katıldım. Öncelikle İTO yönetimine böyle güzel bir eğitim düzenledikleri için teşekkür ediyorum. 2 gün süren seminerde Marka olmanın firmalara sağladığı faydalar ve nasıl marka olunur üzerine konuştuk. Eğitim sevgili Ömer Şengüler hocam tarafından, gayet hoş sohbetli, neşeli ve bilgilendirici şekilde verildi. Kendisine burada tekrar teşekkür ediyorum. Daha önceki yazılarımda bende marka olmanın ne denli önemli olduğunu yazmıştım. Sevgili Hocam, kendi hayatından yaşadığı örnekler ve case study ler ile konuyu çok güzel anlattı. Ömer hocam ayrıca, yakın gelecekte markalaşma ile ilgili olarak bir kitapta yayınlayacak. Eğitimde olduğu gibi kitabında çok keyifli olacağına eminim. Kitap çıkar çıkmaz hemen alacağım. Size de almanızı tavsiye ederim. İyi haftalar diliyorum, Saygılarımla, Ufuk Saygın AQUA Danışmanlık

Kök hücre çalışmaları

Değerli dostlar, Teknolojinin bu denli hızla ilerlemesi gerçekten beni inanılmaz heyecanlandırıyor. Özellikle, biyokimya alanında yapılanlar muhteşem. Son olarak geçen ay okuduğum makalede, Japon biyoloğun kök hücre araştırmalarında, hayvanlar üzerinde insan embriyoları denemelerine izin verilmesi vardı. Kök hücre denemeleri uzun yıllardır yapılıyor ancak insansı hayvanların olabilme tehlikesi sebebiyle bu çoğu ülkede yasaklanmış durumda. Japonya ilk kez geçen ay böyle bir çalışma için izin verdi. Japon bilim insanı Nakauçi, böylece yapay insan organları üretmeyi planlıyor. Yani, kök hücrelerle oluşturulmuş insansı hayvanlardan örneğin pankreas alınarak, şeker hastası insana verilerek yaşatılması amaçlanıyor. Nakauçi, koyun veya domuz gibi hayvanlarda isteğe göre uyarlanmış insan organı yetiştirmek hayali ile yıllardır çalışmalar yapıyor. Deneyler, insanlara ait kök hücrelerin fare ve sıçan embriyolarına nakledilmeleri ile başlayacak. Kemirgenlerde insan hücresi kullanılm...

İşletmelerden çalışan profilleri

Değerli dostlar, Yıllarca fabrika yöneticiliği yaptım. Çok farklı insan profilleri ile çalıştım. Bugün size en beğendiğim çalışan profilini anlatacağım. Yıllar önce, yönettiğim bir üretim yerinde elektrik bakım işleri ile uğraşan bir çalışanım vardı. Sessiz, sakin verilen işi çabuk ve doğru yapan, kimsenin dedikodusunu yapmayan bir çalışan idi. Fabrika da ondan daha kıdemli ve kendisini daha usta gören çalışanlarım da vardı tabiki. Ancak, genel bilgi beceri bakımından bu çalışanım onlardan çok daha iyi iş çıkarıyordu. Fabrikayı yönetmeye başladıktan sonra, bu çalışanımı farkettim. Bu arkadaşımız maalesef, daha önceki yöneticiler tarafından kenara itilmiş, pasifize edilmiş durumda idi. Usta görünümlü, çalışanlar sürekli amirlerinin etrafında dolanıp, prim elde etmeye çalışırken bu arkadaşımız sadece işi ile uğraşıyordu. Çalışanımı, doğru değerlendirip, değerlendirmediğimden emin olmak için yaptığı işi takip etmeye devam ettim. Yanılmamıştım, çok akıllı, terbiyeli, işine bağlı ...

VW Türkiye fabrikası

Değerli dostlar, Geçen gün, VW nın ülkemize yatırım yapacağı haberini okudum. Bu haber beni yeni mezun mühendislik günlerime götürdü. 1998 yılı, Ford yeni fabrika yapacak, kıyamet kopuyor, vay efendim, ülke toprağı yabancı sermayeye peşkeş çekiliyor falan. Hükümet, karar alıyor, alınan karar iptal istemiyle Danıştay’a götürülüyor. Cehalet mi dersiniz, ihanet mi dersiniz. Bu ülke maalesef bu gibi görüşlere yıllarca itibar etti. Bakın rahmetli Süleyman Demirel, o gün Ford fabrikası için neler demiş: “ Adam 700 milyon doları cebine koyup gelmiş. Diyor ki,  ‘fabrikayı buraya kurayım'  diyor. Orası kavak ağaçlarıyla dolu. Ama zararı yok ki. 15 milyon dolar da harcayıp Kocaeli Tıp Fakültesi'ni ve üniversitenin eksiklerini tamamlayacak. Üstelik her yıl bu fabrikada üreteceği malların bir milyar dolarlık ihracatını da garanti ediyor. Buna itiraz ediyorlar. Başbakan geliyor, bu fabrikanın yapılacağını söylüyor. Yapacaksın tabii. Al bu bahçeyi  (Çankaya Köşkü bahç...

Ülkelerin zenginliği

Değerli dostlar, Geçen gün, internette dolaşırken bir haber gördüm. Ülkelerin zenginliğini, merkez bankalarındaki altın miktarı ile ölçen bir haberdi. Çok şaşırdım. Altının hala zenginlik sayılması güldürdü beni. En çok altın, USA da yaklaşık 8.000 tondu. 8.000 ton altının ederi, yaklaşık bugünün değeri ile, 400 milyar usd ediyor. Günümüzde zenginlik artık emtia yani, altın, petrol gibi maddeler değil, bilgi ve zekadır. Ülkeler markaları ile zenginleşiyorlar. Yani, kasanızdaki altın değil, caddenizdeki ürettiğiniz ürünler veya hizmetler zenginlik göstergesi. Sadece Apple firmasının, borsa değeri 1 trilyon usd, kasanızdaki altın ise 400 milyar usd. Ne kadar değerli firmanız, ne kadar katma değerli ürününüz var ise, o kadar zenginsiniz. Gözlük camı deyince herkesin aklına Zeiss gelir, çikolata deyince İsviçre gelir, mekanik deyince Almanya gelir, çelik deyince İsveç gelir vs..   Peki, bizim ne kadar markamız var? Dünya’ya ne kadar mal ve hizmet ihraç ediyoruz? Hangi markala...

İşletmelerden insan manzaraları

Değerli dostlar, Biraz da şirketlerden insan manzaralarına değineceğim. Ben, her zaman belli konuma gelen insanların yüksek karakterli, öğreten usta nitelikli insanlar olduklarını düşünürdüm ve onlara çok büyük saygı duyardım. Ancak, iş hayatına başladığım andan itibaren fikirlerim tamamen değişti. Belli bir konuma, belli bir tecrübeye ve bilgiye sahip olan insanlar beyaz yaka veya mavi yaka farketmeksizin, konumlarını kaybetmemek adına, inanılmaz davranışlar gösterdiklerini bizzat yaşadım. Tabiki, çok yüksek karakterli ve usta olan insanlarda tanıdım ama bu gruptaki insanlar azınlıkta idi. Düşünsenize bir makine ustası, makine ayarı yaparken yanında çalışanlara makineyi nasıl ayarladığını göstermediğini, belki inanamıyorsunuz ama bu maalesef gerçektir. Çalışan usta işini kaybetmeme adına, bilgisini, yanındaki çırağa aktarmıyor. Neden? Çünkü, işveren çırağın işi öğrenip, ustadan almasını ve daha az maaşa aynı işi yaptırmayı planlıyor. Dolayısıyla, ustada işini kaybetmemek içi...