Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Adam olmak, Carlos Santana

Değerli dostlar, Ülkelerin gelişmesinde en önemli husus, o ülke toplumunun sosyo kültürel açıdan ilerlemesidir. Toplum geliştikten sonra, her türlü ilerleme o ülke için artık   mümkündür. Bakın, şimdi size, sevgili Zafer Algöz’ün “Haşırt dı bilekbord” kitabından bir anektod anlatacağım. Yıl 1989, Carlos Santana ilk defa İstanbul’a geliyor. Havaalanında karşılayıp, konaklayacağı otele getiriyorlar. Kendisi dinlenmek yerine, İstanbul’u gezmek istiyor. Rehberiyle beraber, Kapalıçarşı, Sultanahmet, Ayasofya derken Santana güzel bir çay bahçesi görüyor. Üstad, hem dinlensin, hem de bir Türk kahvesi içsin diye bir masada oturuyorlar. Koca Santana’yı o ana kadar, kimse tanımıyor, kendisi de bu durumdan çok memnun, kahvesini höpürdetiyor. Birden çay bahçesinin önünden geçmekte olan boyacı Roman çocuklar bağırmaya başlıyor. “Hello Santana, Welcome İstanbul, I love you, Santana” Çay bahçesinin garsonları, çocukları tersliyor. Santana, çocuklara kızmamalarını ve içeri çağırmal...

Kaos'dan Kozmos'a geçiş

Değerli dostlar, Bir önceki yazımda belirttiğim gibi, önceleri çok tanrılı dinlere inanan toplumlardık. Biz hepimiz, ne yapacakları önceden kestirilemeyen ve hoşnutsuzluklarından ötürü homurdanan Tanrılara ilişkin hikayeler icat etmek suretiyle, yaşam tehlikelerini göğüslemeye çalışan insan kuşaklarının devamıyız. Uzunca bir süre, insanoğlunun ne olup ne bittiğini anlama içgüdüsü, Homeros zamanının Yunanistan’ında olduğu gibi, kolaya kaçan dinsel açıklamalar yüzünden köreldi. Evrenin, görülmeyen ve inceleme konusu yapılamayan Tanrıların elinde kukla durumunda olduğu kavramı insanları binlerce yıl baskı altında tuttu. Derken 2500 yıl önce İyonya’da muhteşem bir uyanma başgösterdi. Birden herşeyin, atomlardan oluştuğuna inanan insanlar çıktı ortaya. Hastalıkların şeytan ya da Tanrı işi olmadığına ve yeryüzünün Güneş çevresinde dönen bir gezegen olduğuna inanan insanlardı bunlar ve yıldızların çok uzaklarda olduğunu söylemekte idiler. Bu devrimdir ki, Kaos’tan Kozmos’a geçiş...

Mitolojik açıdan evren

Değerli dostlar, Bir de mitolojik açıdan evreni inceleyelim. Çok uzun yıllar öncesinde, Gökyüzünün kudretli varlıklarına Tanrısal isimler verilmeye başlandı. Onlara isimler verildi, akrabalar yakıştırıldı ve kendilerine evren çapında üstlenmeleri gereken işlevler konusunda sorumluluklar yüklendi. Her bir insan sorununa özgü bir Tanrı veya Tanrıça vardı. Doğa’yı Tanrılar yönetiyordu. Onların doğrudan müdahalesi olmadan hiçbir şey yapılamazdı. Eğer tanrılar mutlu iseler, yiyecek bolluğu görülürdü ve insanlarda mutlu olurdu. Ama eğer, Tanrıların hoşuna gitmeyen bir gelişme görülürse, kötü sonuçlar doğardı. Kuraklık, fırtına, savaş, deprem volkan patlamaları, salgın hastalıklar, hep Tanrıların mutsuzluğu ile ilgili idi. Tanrıların yatıştırılması gerekli idi. Bu yüzden onların kızgınlığını azaltmak için, büyük bir rahip ve adak sanayi kuruldu. Gök Tanrısı olan Hera adına, Ege’deki Sisam adasında dikilen Heraion, anıtından bugün pek az bir kalıntı var. Tanrılardan Athena’nın At...

Thales

Değerli dostlar, Bugün yine, mühendislik tarihinin büyük insanlarından Thales’den bahsedeceğim. M.Ö 7. Yy da doğmuş ve M.Ö. 6.yy da ölmüştür. Kendisi bu topraklardandır. Milet’lidir. Bilinen ilk bilim insanlarındandır. Sokrat, Pisagor gibi bilim insanlarından da önce yaşamıştır. Zaten dünya medeniyeti üzerinde yaşadığımız topraklarda oluşmuştur. Thales o zamanlar Dünya medeniyetinin merkezi olan Mısır’a seyahat etmiş ve Babil kültürü almıştı. Güneş tutulmasını önceden haber verdiği söylenir. Bir piramitin yüksekliğinin nasıl ölçülebileceğini gölgesinin uzunluğuyla Güneş’in ufka olan açısını hesaplayarak bulmuştur. Bu yöntem hala bugün, Ay’daki dağların yüksekliğini ölçmek için kullanılıyor. Thales, kendisinden 3 yüzyıl sonra Euklid tarafından yazılı belge haline getirilerek teoremleri kanıtlanan ilk bilim insanıdır. İkizkenar üçgenin tabanındaki açıların eşit olduğunu Thales bulmuştur. Thales ilk kez, dünyamızı Tanrı’ların aracılığına başvurmadan anlamaya çalışmış insandı...

Ülkemizdeki yönetici profili ve işletmelerimizin yönetim anlayışı

Değerli dostlar, Bu yazımda işletmelerimizdeki yönetim anlayışı ve yöneticilerimizin davranışsal yapısı hakkında yazı yazacağım. Ülkemizdeki işletmelerde ağırlıklı olarak, merkezcil bir yönetim anlayışı vardır. Bu ne demektir? Bu, gücü ellerinde tutan otoritenin kararı tek başına kendi alması demektir. Gücü elinde tutan bu kişilerin davranış yapılarını da incelediğimizde, genellikle egosu yüksek, herşeyi kendilerinin bildiğini düşünen profillerden oluştuğunu görmekteyiz. Bu aslında bizim toplum olarak belki yetişme tarzımızdan veya genlerimizden geliyor olabilir. Toplum olarak sürekli bir lider veya tek kişi etrafında toplanma isteğimiz bulunuyor. Yönetim şeklinin böyle doğru olduğunu toplumun geneli kabul edince, gücü elinde tutan kimselerde bu şekilde yönetmeye çalışıyor. Hatta, öyle bir sufle veriliyor ki bu kimselere, başkalarının görüşü doğru dahi olsa onu uygulamaması, çünkü onu uyguladığı durumda, yönetsel becerisinin zayıf olarak algılanacağı öğretisi veriliyor. Hal b...

Mars'ta yaşam

Değerli dostlar, Son zamanlarda Mars gezegeniyle ilgili olarak çokça konuşuluyor. Bende bu vesileyle Mars ile ilgili olarak bazı bilgiler vermek istedim. Mars gezegeni, üzerine hikayeler yazılan, insanlara uzun yıllardır umut ve korku veren, insanlığın bir sonraki yaşam alanı olabileceği düşünülen ilginç bir gezegendir. Peki, neden Mars? Çünkü, ilk bakışta, Mars birçok bakımdan yerküremize benziyor. Kutupları buzlarla kaplı, uçuşan bulutları, müthiş toz fırtınaları, kızıl renkli yüzeyinde mevsimlik şekil değişiklikleri olduğu gibi, günleri de bizimki gibi 24 saattir. Mars gezegeni, Güneş’e yerküremizden daha uzak olduğu için, ısı derecesi dünyamıza göre daha düşüktür. Sıcaklık, gündüzleri ortalama olarak suyun donma sıcaklığının çok az üstünde, geceleri de ortalama olarak – 80 derecedir.  İçinde çokça karbondioksit bulunan havasında, çok az miktarda su buharı, oksijen ve ozon bulunur. Nitrojen molekülleriyle, argon da vardır. Sıvı durumunda suya rastlanmaz çünkü, Mars’t...

Kalite kayıtları

Değerli dostlar, Daha önceki yazılarımda size işletmelerin mali tablolarının sanki devlete verilmesi gereken evrak gibi düşünüldüklerini anlatmıştım. Aynı bunun gibi başka evraklarda var. Bu da işletmelerin kalite kayıtlarıdır. Bu kayıtlarda aynı, işletmelerin mali tabloları gibi Kalite denetim firmalarına verilmesi gereken doküman gibi algılanıyor. Oysa ki, işletmelerin kalite kayıtları o firmaların know-how ıdır. İşletmenin hafızasıdır. Ve gizli belgelerdir. İşletmenin kayıtları ne kadar eskiye gider ve ne kadar derin ise, işletmenin bilgi birikimi de o kadar geniştir. Tabi bunların sadece kağıt üzerinde kalması doğru değildir. Her çalışan en azından kendi sorumluluk alanındaki bu bilgilere hakim olmalıdır. Bu bilgiler zaman geçtikçe, gözden geçirilmeli, revize edilmeli, geliştirilmelidir. Yeni gelen çalışanlara anlatılmalı ve işletmelerin kültürleri ve bilgi birikimleri oluşturulmalıdır. Ancak, bu şekilde işletmeler, kurumsallaşma yolunda adım atabilirler. Sistematik i...

Heike yengeci

Değerli dostlar, Size evrim ile ilgili ilginç bir hikayeden bahsedeceğim. Japonya’da samuray yüzünü andıran yengeçlerin olduğunu hiç duymuşmuydunuz. Bu bir reklamasyon değil, gerçekten de Japon iç denizinde görüntüsü samuray yüzünü andıran, sırtlarında girintili, çıkıntılı şekiller olan yengeçler vardır. İlkönce öyküsünü anlatayım. 1185 yılında Japon imparatoru, 7 yaşında Antoku adında bir çocuktu. Kendisi, Heike samurayları kabilesinin lideriydi. Aynı dönemde, bir diğer samuray kabilesi daha vardı, onların adı da Genji samurayları idi. Her iki kabile de imparatorluk tahtında hak iddia ediyorlardı. İki kabile 24 Nisan 1185 günü, Japon iç denizi, Danno-ura’da savaştılar. Heike’ler yenildiler ve çoğu öldürüldü. Geriye kalanlar da kendilerini denize atarak boğuldular. İmparator’un anneannesi, Sultan Nii, Antoku ile birlikte düşmanın eline geçmemek için denize atlayarak boğuldular. Heike’lerin tüm filosu yokoldu. Yalnızca 43 kadın hayatta kaldı. Esir olarak alınan bu kadınlar, sa...